16 Nisan 2008 Çarşamba

Bahriye ÜÇOK, Az Gelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet

KİTABIN ADI: Az Gelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet
KİTABIN YAZARI: Bahriye ÜÇOK
BASIM TARİHİ: 10 Ağustos 1983
KİTABIN YAYIM MAKSADI: Eserde yolsuzluk nedir, sebep ve sonuçları nelerdir, hangi tedbirler alınabilir, sorularının cevapları araştırılmaktadır.

KİTABIN ÖZETİ :

Yolsuzluğu genel olarak, bir çıkar karşılığı kamu yetkilerinin yasadışı kullanımı olarak tanımlayan yazar, çalışmasını üç ana bölümde sunmuştur.

Birinci bölümde yolsuzluğa teorik açıdan yaklaşmış, ikinci bölümde azgelişmiş ülkeler üzerine yoğunlaşmış, son bölümde ise yolsuzluğun etkileri ve alınabilecek tedbirlere yer vermiştir.

Yazar henüz çalışmasının başında, yolsuzluğun araştırılmasında karşılaşılabilecek güçlüklerden bahsetmiş ve yazılabileceklerin ancak açığa çıkmış yolsuzluklar olabileceğini itiraf etmiş, böylece daha baştan yapılacak çalışmaların yetersiz, sınırlı ve yüzeysel olacağını kabul etmiştir.

Yazara göre bir olayın yolsuzluk olarak tanımlanabilmesi için 3 temel ögeyi taşıması gerekmektedir. Bunlar ;

* Yetki öğesi
* Yetkinin yasadışı kullanımı ve
* Çıkar öğesi‘ dir.

Bu bölümde dikkati çeken husus sağlanan çıkarın, yalnız maddi şeylerle sınırlanmasının doğru olmayacağı, manevi tatminin de bir çeşit çıkar olduğunun vurgulanmasıdır.

Binlerce şekilde tezahür edebilen yolsuzluk yazar tarafından ikiye ayrılmıştır. Yasaların yapımı sırasında ortaya çıkan “siyasal yolsuzluk” ve yasaların uygulanması esnasında ortaya çıkan “yönetsel yolsuzluk”.

Yönetsel yolsuzlukta “maddi çıkar içerikli yolsuzluk” ve “dayanışma içerikli yolsuzluk” söz konusudur. Maddi çıkar içerikli yolsuzlukta çıkar, rüşvet, haraç ve zimmet olabilir.

Dayanışma içerikli yolsuzluk ise, yakınları kayırma ve sözügeçen kişileri kayırma şeklinde olabilir.

Daha sonra yolsuzluğun en yaygın şekli olan rüşvet konusuna ağırlık veren araştırmacı, şu sonuçlara ulaşmıştır.:

- Kamu hizmetleri arzı, talebi karşılayamaz ise, bu kısıtlı hizmetlerden yararlanmak için yasal olmayan ödemelerin yapılması kaçınılmazdır.

- Kamu kuruluşunun satın alacağı malın niteliklerinin açıkça belli olması rüşveti azaltır.

- Yetkinin merkezi ya da yerel olması rüşvet ortamını etkiler.

Yazar kuramsal incelemesini bu şekilde sonuçlandırmış ve biraz daha özele inerek sözü az gelişmiş ülkelerde yolsuzluk konusuna getirmiştir. Yazarın bu konudaki tespitleri şu şekildedir:

Azgelişmiş ülkelerde bürokrasinin siyasal ve yönetsel açıdan önemli bir ağırlığı vardır. Bürokrasi dışı güçler zayıftır, bürokrasi üzerinde denetim etkisizliği vardır, toplumsal yapı akrabalık ve arkadaşlık ilişkileri, bu ülkelerde yolsuzluk için uygun ortam yaratırlar.

Yazar kitabın son bölümünde, bazı araştırmacıların yolsuzluğun olumlu etkilerinden sözettiğini belirtmiştir. Bu iddialar şöyle özetlenebilir :

1. Rüşvet ile bazı gruplar tatmin olmakta, böylece şiddet önlenmektedir.

2. Siyaset yapımı esnasındaki yolsuzluklarda bazı gruplar dolaylı olarak yönetime katılmakta, böylece mevcut düzene karşı gelmemektedirler.

3. Rüşvet aşırı kuralcılığı, bürokrasinin yavaşlatıcı etkisini yener, bürokrasiyi canlandırır.

4. Yatırımcılar belirsizliği sevmez, yolsuzluk ile bürokratik çevrenin davranışları yönlendirilebilir.

Ancak yazar savları tutarlı bulmamakta ve her birini örneklerle çürütmekte ve Sonuç itibariyle ”yasaların ve kuralların etkisini yitirdiği toplumlar çürümeye mahkumdur” demektedir.

Yasal yaptırımların ağırlaştırılması yolsuzluğu azaltabilecektir ama suçun açığa çıkarılması olasılığını arttırmak için alınacak önlemlerle daha caydırıcı olabilir.

- Bürokrasinin etki alanının daraltılması ve hizmette rekabetin getirilmesi önem kazanmaktadır.

- Kamu işlemlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılması, standartlar konması yolsuzluk olasılığını azaltır.

- Yolsuzluğa karşı kamuoyu oluşturulmalıdır.

- Rüşvete karşı geliştirilen denetim mekanizmaları basın, kamuoyu, siyasi partiler, yasama-yürütme ve yargı kurumlarının denetimleridir. Bürokrasinin kendi içinde de denetim mekanizması vardır. Ancak asıl olarak bürokrasidışı denetimlerin etkinliği rüşvet olasılığını azaltmaktadır.

B.Tayfun ÖZENCİ-Ö.Lütfü CUNBUL, Kalite Ekonomisi

KİTABIN ADI: Kalite Ekonomisi
KİTABIN YAZARI: B.Tayfun ÖZENCİ-Ö.Lütfü CUNBUL
BASIM TARİHİ: 2.Basım-Nisan 1998
YAYINEVİ VE ADRESİ: Kalder Yayınları
KİTABIN YAYIM MAKSADI: Orta ve geniş çaplı işletmelerin, rekabetçi ortam içinde satacakları bir ürünü daha az maliyetle ve daha kaliteli olarak satmalarında inceleyecekleri, uygulayacakları metotları gösteren ve açıklayan yol gösterici bir kaynaktır.

KİTABIN ÖZETİ :

Bir ürünün satın alınmasındaki temel kriterler fiyat ve kalitedir. Sanayisi gelişmekte olan ülkelerde ise, tüketicinin alım gücünün az olması, onu daha düşük kalitede fakat ucuz ürün almaya itmektedir. Ülkemizde son yıllarda değişen yaşam biçimi, bizi ürünün fiyatı ile birlikte artık kalitesinin de aranması gerekliliğine yöneltmiştir.

Bu olgu doğrultusunda, bir ürünü üreten ve piyasaya süren işletmeler; daha kaliteli ürünlerini daha düşük maliyetlerle elde etmeye çalışmaktadırlar. Bu çalışmaların esasını, kalitenin ölçülmesi, parasal değerlere dönüştürülmesi, bu değerlerin maliyet muhasebesi sistemi içinde diğer kalemlere göre analiz edilmesi, kalitenin ve üretim işlemlerinin geliştirilmesi çalışmaları oluşturmaktadır.

Bu çalışmalar, kalite fonksiyonları içinde kalite ekonomisi başlığı altında ele alınır ve özellikle Amerika ve Japonya’da 1950’lerden itibaren büyük işletmelerde uygulamaya sokulmuştur. Ülkemizde ise maliyet muhasebesi anlayışının yerleşmemiş olması nedeniyle bu ana kadar çok az uygulamaya konulmuştur. Diğer taraftan, 1987 yılında yayınlanan ISO 9000 serisi standartlarla da, kalitenin ekonomik olarak elde edilmesinin, kalitenin güvenceye alınmasının temel şartı olduğu fikri ortaya konmaktadır.

Değişen tüketici anlayışı, gelişen teknoloji, uluslararası ortak pazarların kurulması ve bunların yayılma istekleri, orta düzeyde gelişmiş ülkelerdeki, rekabet ortamları içinde yaşamak isteyen işletmeleri; hem insana hem de teknolojiye ait geniş yatırımlar yapmaya itmektedir. Bu yatırımı karşılayamayan kuruluşlar ise ekonomik zorluklarla karşılaşmakta ve hatta kapanmaktadırlar.

Bu yayın, ürününü uzun dönemde yukarıda bahsettiğimiz rekabetçi ortam içinde satmak isteyen orta ve geniş çaplı işletmelerde, kalitenin ekonomik olarak elde edilmesi, geliştirilmesi ve bu olgunun sürekliliğini sağlamak amacına yönelik olarak hazırlanmıştır.

KALİTE MALİYETLERİ

Muhasebe sistemlerinde maliyetler genelde iki grupta toplanır:

1. Yatırım Maliyetleri

2. Faaliyet Maliyetleri

Kalite maliyet merkezleri:

Toplam kalite anlayışına paralel bir düşünceyle, temel kalite problemlerinin %80-90’ının kalite bölümünün ötesinde aranması düşünülmelidir. Kalitenin, tasarımdan satış sonrası hizmetlere kadar tüm bölümlerin katılımı ile oluştuğu unutulmamalıdır.

KALİTE MALİYETLERİNİN SINIFLANDIRILMASI

1. Yatırım Maliyetleri

2. Faaliyet Maliyetleri:

a. Önleme Maliyetleri

b. Değerlendirme Maliyetleri

c. Kusurlu Ürün Maliyetleri

(1) İşletme içi kusurlu ürün(iç başarısızlık)

(2) İşletme dışı kusurlu ürün(dış başarısızlık)

KALİTE MALİYETLERİ

YATIRIM MALİYETLERİ FAALİYET MALİYETLERİ

- Amortisman - Önleme

- Faiz - Değerlendirme

- Fırsat - Kusurlu ürün

- İç başarısızlık

- Dış başarısızlık

KALİTENİN EKONOMİSİ

Kalitenin Ekonomisi deyimi iş çevrelerinde kalitenin ekonomik değeri ve görevi konusundaki değişik yargılardan dolayı çoğunlukla yanlış anlaşılır. Bazı yöneticiler kalitenin ekonomisi olmadığına inanırlar. Bir başka deyişle onlara göre %100 kalite asla ekonomik değildir. Bu tip yöneticiler “ kalitesi yeterli veya kalitesi iyi “ diyerek ürün veya hizmetin kalite gereksinimleri hakkında keyfi kararlar vermekte kendilerini serbest hissederler. Onlara göre daha fazla kalite finansman sorunları yaratacak, böylelikle de yönetim zor durumda kalacaktır.

Tasarım kalitesinin ekonomisi;

- Ürünün ömrü,

- Görünümü,

- Bakım gereksinme periyotlarının genişliği,

- Lüks özellikleri,

- Emniyetliliği,

- Düzeneğinin veya kullanımının kolaylığı, gibi ürünün özelliklerinden kaynaklanır.

KALİTE KAZANÇ EKONOMİSİ

Kalite, şirket ekonomisini iki yönde etkilemektedir:

A. Maliyetler(şartnameye uygunluk): Kalite maliyeti azalıyor.

B. Gelir(kullanıma uygunluk): Kazanç artıyor.

Bir Kalite Maliyet Sisteminin Amacı

1. Doğrudan başarısızlık maliyetlerine yüklenmek ve başarısızlık maliyetlerini sıfıra indirmeye çalışmak.

2. İyileştirme sağlayıcı gerekli önleme faaliyetlerine yatırım yapmak.

3. Sonuçlardaki başarıya göre değerlendirme maliyetlerini azaltmak.

4. Daha fazla iyileştirme için önleme çalışmalarını sürekli olarak değerlendirmek ve geliştirmektir.

Bu strateji şu gerçeklerin üzerinde temellenmiştir:

1. Her başarısızlığın bir sebebi vardır.

2. Sebepler önlenebilir.

3. Önleme her zaman daha ucuzdur.

KALİTE MALİYETLERİ VE MALİYET MUHASEBESİ

Maliyet muhasebesi, yönetim sisteminin ve bütün üretim alt sistemlerinin en temel karar, kontrol ve başarı değerleme aracıdır. Ülkemiz sektörlerinde bu güne kadar süregelen rekabetçi olmayan ekonomik yapı, yöneticilerin bu konuya duyarsız kalmalarına neden olmuştur.

Dünyadaki mevcut muhasebe sistemlerinden hiçbiri, mevcut muhasebe kayıtları içinde açıkça tarif edilir şekilde kalite maliyet bileşenlerine yer vermez.

Günümüz muhasebecileri, rutin iş yüklerinin fazlalığından dolayı kalite maliyet programlarını üstlenmekten sürekli kaçınırlar. Tüm bu olumsuzluklara rağmen en iyi çözüm, ürünün maliyetinde gizlenmiş kalite maliyet bileşenlerini kalite sağlama ve muhasebe bölümlerinin ortak çalışmaları ile bulmaktır.

Çeşitli kitaplarda yer almasına karşın, konu ile ilgilenebilecek mühendislere kılavuzluk yapması açısından, maliyetleri çeşitli kriterlere göre sınıflandırmakta yarar vardır.

1. Ürün maliyet yapısının sınıflandırılması:

a. Maliyetlerin yükleme biçimlerine göre sınıflandırılması

b. Maliyetlerin faaliyet hacmi karşısındaki davranışına göre sınıflandırılması

2. Kalite/muhasebe departmanları etkileşimi:

Maliyet hesapları genelde 3-9 dijitalidir. Veri işleme süreci ise genelde 10-24 dikite izin verecek şekilde, bilgi işlem bölümleri tarafından hazırlanmaktadır. Kalite maliyet bileşenlerinin her birine ve kalite maliyetleri ile ilişkisi olmayan faaliyetlere bir kod atayarak kalite maliyetlerinin izlenmesi ve toplanması kolaylaştırılabilir. Örneğin, kalite maliyetleri ile ilişkisiz hesaplar 1, önleme maliyetleri ile ilgili hesaplar 2, değerlendirme maliyetleri ile ilgili hesaplar 3, iç başarısızlık maliyetleri ile ilgili hesaplar 4 ve dış başarısızlık maliyetleri ilgili hesaplar 5 kodu ile başlatılabilir.

KALİTE MALİYET PROGRAMI

Şirkete bir kalite maliyet programının yararlı olabilmesi için ilk adım, fiili maliyet unsurlarının bilinmesidir. Bunun için finansal veriler incelenir ve analiz edilir. Büyük hesapların içinde gizli kalmış önemli kalite maliyetlerini bulmak için dikkatli olunmalıdır. (normal işlem maliyeti hesaplarında saklanmış önemli tashih maliyetleri gibi)

Kalite maliyet eğitimi

- Bir kalite maliyet sisteminin desteği olmadıkça kalite maliyetlerine ihtiyaç yoktur. Kalite yönetimi ile müşteri tatmini, daha az maliyetle iyileştirilir.

- Düzeltici faaliyetler olmadıkça maliyette iyileşme sağlanamaz. Her bölüm, gereken düzeltici faaliyetleri yapmak zorundadır.

- Kalite maliyet programının amacı, performans gelişmesi yolu ile yapılabilecek maliyet iyileştirme sahalarının tespitidir.

- Özellikle deneme programının yapıldığı yere önem verilmesi gerekmektedir. Kalite maliyetleri bir amaç değil, araçtır.

KALİTE MALİYET ANALİZLERİ

Kalite maliyet analizleri uygulamasında izlenecek strateji şöyledir;

1. Kusurlu ürün maliyetlerini sıfıra düşürmek için doğrudan girişim.

2. Gelişme için doğru önleyici faaliyetlere yatırım.

3. Sonuçlara göre değerlendirme maliyetlerinin düşürülmesi.

4. Daha fazla gelişme için sürekli önleme faaliyetlerini takip ve yeniden yönlendirme.

Strateji basitçe şu felsefeye dayalıdır;

1. Her kusurlu üretime yol açan temel bir neden vardır.

2. Nedenler önlenebilir.

3. Önlemek daima daha ucuzdur.

Kalite maliyet analizleri uygulamasında yer alan temel aşamalar şunlardır;

1. Potansiyel kazanç sahalarının bulunması.

2. Gelişme hedeflerinin saptanması.

3. Faaliyet programının planlanması.

4. Organizasyon.

5. Performans ölçme.

İşletmenin kalite politikasına bağlı olarak, gerekirse yan sanayi de dikkate alınarak dinamik bir biçimde tasarlanan kalite maliyet analizi uygulama planının bölümleri sırasıyla şöyledir;

1. Yönetime sonuç ve onay.

2. Pilot çalışma programı.

3. Eğitim (işletme düzeyinde)

4. Pilot çalışmaya göre maliyet muhasebesi prosedürü geliştirme.

5. Kalite maliyet verilerinin derlenmesi ve analizi.

6. Analiz sonuçlarının sunumu ve yararlanma.

Analiz sırasında aşağıdaki listelerden biri veya birkaçı kullanılır:

1. İşçilik;

a. Toplam fiili direkt işçilik,

b. Standart işçilik.

2. İmalat maliyetleri;

a. Atölye işlem maliyetleri,

b. Toplam işlem maliyetleri.

3. Satışlar;

a. Net satış tutarı,

b. Net satışlar (Malzeme mal.+Hammadde mal.)

4. Birim maliyetler;

a. Birim ürün için yapılan kalite maliyeti,

b. Birim ürüne eşdeğer ürün için yapılan kalite maliyeti.

Trend analizi:

Basit olarak trend analizi, mevcut maliyet seviyeleri ile geçmiş maliyet seviyelerinin kıyaslanmasıdır. Maliyetlerin kararlar alınmadan ya da programlar planlanmadan en az bir yıl önceden toplanması gerekir. En az bir yıl öncesine ait veriler, değişik yollarla grafiklere çizilir. Hem maliyet sınıfına ait değerler (önleme, değerlendirme, iç başarısızlık, dış başarısızlık) toplam olarak aylar ve maliyetler şeklinde çizilebileceği gibi, maliyetlerin ölçüm temellerine oranları da yine aynı şekilde çizilebilir.

KALİTE MALİYETLERİNİN AZALTILMASI İÇİN YÖNTEMLER

İşletme içi ve dışı bir çok sebepten etkilenen kalite maliyetlerinin optimizasyonu kalite yöneticisinin temel işidir. Kalite maliyetlerinin her kategorisinin seviyesi diğerlerini etkilediğinden toplam kalite maliyetlerini optimize etmek o kadar kolay bir iş değildir.

1. Başarısızlık maliyetlerinin azaltılması:

a. İlgililerin problemler ve olası sebeplerinden haberdar olmasını sağlamak,

b. Problemleri çözmek için istek yaratmak,

c. Başarısızlıkları gidermek için planlama,

d. Başarısızlık maliyetlerindeki azalmanın kontrolü.

2. Önleme harcamaları ile kalite maliyetlerinin azaltılması:

a. Pazarlama ile önleme,

b. Tasarımda önleme,

c. Kalite sağlama ile önleme.

3. Değerlendirme maliyetlerinin azaltılması:

a. Muayene ve test planlama:

(1) Operatör muayenesi,

(2) % 100 süreç içi muayene,

(3) Ön üretim muayenesi,

(4) Devriye muayenesi,

(5) Süreç içi kabul muayenesi.

b. Ekipman ve metot geliştirme,

c. İstatiksel kalite kontrol,

d. Değerlendirme doğruluk çalışmaları,

e. Karar analizleri,

f. İş örneklemesi,

g. Değerlendirme maliyetlerindeki azalmanın kontrolü.

AYŞE KULİN, SEVDALİNKA

KİTABIN ADI : SEVDALİNKA
KİTABIN YAZARI : AYŞE KULİN
BASIM YILI : 2002
SAYFA SAYISI : 307
KONUSU :
Bu kitap, Osmanlı öncesinde dini nedenlerle Haçlı Orduları tarafından, Birinci ve İkinci dünya Savaşları sonrasında ve 1992 Savaşı’nda ise Sırplar ve Hırvatlar tarafından sürekli soykırıma tabi tutulan ama asla yok edilemeyen Boşnak halkının acılarını,Türk halkına biraz olsun tanıtabilmek amacıyla yazılmıştır.
Roman, savaş öncesinde Tito’nun kurduğu altı federe devletten oluşan Yugoslavya Federatif Cumhuriyeti’nde, aşırı milliyetçiliği azdırarak savaşı tırmandıran ve sonuçta Yugoslavya’yı alevler içinde bırakan günleri anlatıyor, savaşın ilk üç yılında yaşananları okura aktarıyor.
Kitapta yazılan olaylar belgesel nitelikli, tarihi ve siyasi kişilerin dışındaki karakterler kurgudur.
ÖZETİ:

Sevdalinka,belgesel nitelikli bir romandır. Boşnakların tarihteki rolü, Bosna Savaşı ve öncesinde gelişen olaylar kronolojik bir sıra takip edilmeksizin roman kurgusu içinde anlatılmaktadır.
Roman kahramanı, Nimeta, bir inşaat mühendisi ile evli ve iki çocuk annesidir. Bosna Televizyonu’nda haber görevlisi olarak çalışmaktadır. Mesleği gereği, Bosna Savaşının başlamasına kadar ülke içinde meydana gelen olayları yerinde gözlemler. Bu görevlerden birinde Zagreb’de çalışan gazeteci Stefan ile tanışır. Kısa zamanda ilişkileri aşka dönüşür. Nimeta , ailesi ve Stefan arasında bir tercih yapma zorunluluğu karşısında kendi içinde psikolojik bir savaş vermektedir. Aynı günlerde ülke içerisinde de mevcut düzen yavaş yavaş bozulmakta , Yugoslavya Federasyonu muhtemel bir iç savaşa doğru ilerlemektedir. Daha net bir ifade ile , Sırbistan , “Büyük Sırbistan” arzusuyla federasyonu sonu meçhul lakin muhakkak kan ve acı dolu bir savaşa ; faturasını Boşnaklar’ın çok ağır ödeyeceği kanlı bir savaşa sürüklemektedir.
Savaş sırasında Bosna’da yaşananlar olaylar göz göre göre yapılan bir soykırımın apaçık delilleri ve medeniyetin temsilcisi olan Avrupanın gerçek yüzünü tüm dünyaya bir kez daha göstermesidir. Kitapta yapılan birkaç tasvirde hissedilenler şöyle anlatılmaktadır;
Postane binasının yanı sıra Milli Tiyatro,Hukuk Fakültesi ve civardaki binalar da yanıyor,yeni patlamalarla bu ateş dansına eşlik ediyorlardı.Rüzgarda uçuşan kızıl saçlar gibi savrulan alevleriyle har har yanıyorlardı.Yandıkça,kırmızı bir fona çizilmiş,simsiyah iskeletlere dönüşüyorlardı.
Nimeta,taş kesilmiş,geçmişini seyrediyordu alazların ötesinde.Çocuklugu,gençligi,anıları,sevinçleri,kederleri incelip uzayarak,bükülerek alevlerin arasında göğe yükseliyor,Saraybosna külleriyle birlikte sağa sola savruluyordu.
ANA FİKRİ:
İnsanlar arasında ırk,dil,din yüzünden yaşanan kavgalar sona ermeli ve insanlar bir arada yaşamayı öğrenmelidir.Yurtta Sulh,Cihanda Sulh düsturunun insanların mutlulugu için ne kadar vazgeçilmez oldugu anlasılmalıdır.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE SAHISLARIN DEGERLENDİRMESİ:
Kitapta anlatılan olayları ve yaşananları hisseden kahraman Nimeta’dır.Nimeta evli ve iki çocuk sahibi,Saraybosna televizyonunda çalışan bir kadındır.Bir gün iş için Zagreb’den gelen Stefan adlı bir gazeteciyle tanışmış ve ona aşık olmuştur.Her ne kadar kocasından Stefan için ayrılmayı düşünsede çocuklarını düşünerek bu kararından vazgeçmiştir.Nimeta acılara karşı çok dayanıklı ve saglam bir karakter yapısına sahiptir.
Stefan sadece işiyle ilgilenen genç bir gazetecidir,Nimeta’yı çok sevmiş fakat onu kocasından ayrılmaya ikna edememiştir.Bu yüzden bir daha görüşmemek üzere Nimeta’dan ayrılmıştır.
Nimeta’nın kocası Burhan ise başarılı bir mühendistir.Savaşın başlamasından belli bir süre sonra evi terk etmiş ve cephede Sırplara karşı savaşmaya başlamıştır.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Sevdalinka Sırpların Saraybosna’da yaptıgı vahşetin ve soykırımın ne boyutta oldugunu anlamak için okunması gereken bir eserdir.Her Harbiyeli bu kitabı muhakkak okumalıdır.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Ayşe KULİN,Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi.Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı.Uzun yıllar televizyon,reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı,sanat yönetmeni ve senarist olarak görev yaptı.Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü 1984 yılında yayınladı.Bu kitaptaki Gülizar adlı öyküyü,Kırık Bebek adı ile senaryolaştırdı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür Bakanlıgı Ödülü’nü kazandı.
1986’da sahne yapımcılıgını ve sanat yönetmenliğini üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneği’nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü aldı.1996 yılında Münir Nurettin Selçuk’un yaşam öyküsünün anlatıldığı Bir Tatlı Huzur adlı kitabı yayınlandı.Aynı yıl,Foto Sabah Resimleri adlı öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü’nü,bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Faik Hikaye Armağanı’nı kazandı.1997’de yayınlanan Adı:Aylin adlı biyografik romanı ile,İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi.
1998 yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı,1999’da İletişim Fakültesi tarafından yılın romanı seçilmiş olan Sevdalinka ve 2000’de yine bir biyografik roman olan Füreya yayınlandı.

Ayşe KULİN, KÖPRÜ, Özet-2

KİTABIN ADI : KÖPRÜ

KİTABIN YAZARI : AYŞE KULİN

YAYINEVİ VE ADRESİ : REMZİ KİTABEVİ—3.MESCİT SOK. CAĞALOĞLU 34440 İSTANBUL

BASIM YILI : EKİM-2001

KİTABIN KONUSU : ERZİNCAN DOLAYLARINDA, FIRAT NEHRİ ÜZERİNDE İNŞA EDİLEN BİR KÖPRÜNÜN, BU KÖPRÜYÜ YAPTIRMAK İÇİN ÇIRPINAN BİR BÜROKRATIN VE YÖRE İNSANIN ROMANI

KİTABIN ANA FİKRİ :YAZAR BU ROMANLA OKUYUCUYA; YAPILMASI GEREKEN BİR İŞİ, BÜYÜK BİR AZİM VE HIRSLA, TAM VE ZAMANINDA, BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN YAPMAK,MESAJINI VERİR

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHIŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
KİTAPTA BİRBİRİNDEN BAGIMSIZ BİR ÇOK OLAYDAN BAHSEDİLMEKTE FAKAT AYNI KONUYA PARMAK BASILMAKTADIR.

ŞAHISLAR:
VALİ :ERZİNCAN VALİSİ(LAKABI;BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN)
BAYRAM :KARISINI FIRAT NEHRİNDE ÇOCUK DOĞURURKEN KAYBEDEN KÖYLÜ
GÜLLÜ :BAYRAM’IN KARISI
ÖKSÜZ : BAYRAMIN YENİ DOĞAN ÇOCUĞU
MEVLÜT :ELMAS’IN KOCASI
ELMAS :MEVLÜT’ÜN KARISI (ONLA BERABER KAÇAN)
ERDAL :ELMAS’IN KARDEŞİ

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER :KİTAPTA DOĞU İLLERİMİZDE YAŞANAN DRAMIN KÖKENLERİ VE CUMHURİYET TARİHİ İÇİNDEKİ NEDENLERİ ELE ALINIRKEN, ACIMASIZ DOĞA KOŞULLARINA, MEZHEP AYRILIKLARININ VE KÜLTÜREL FARKLILIKLARININ NEDEN OLDUĞU ANLAMSIZ DÜŞMANLIKLARA VE TARİHTEN BU YANA SÜRE GELEN ÇATIŞMALARA KARŞI KOYARAK, İNSANCA YAŞAMAYA KARARLI YÖRE İNSANI DURU VE AKICI BİR USLUPLE ANLATIYOR.
BİZLERDE SUBAY OLARAK YARIN ORALARA GİDECEĞİMİZDEN AYNI HATALARA DÜŞMEMEK VE ORADADAKİLER TARAFINDAN SEVİLMEK İÇİN KİTAPTAN DERS VE BİLGİ ALMALIYIZ.

KİTABIN YAZARI HAKINDA KISA BİLGİ : AYŞE KULİN ARNAVUTKÖY AMERİKAN KIZ KOLEJİ EDEBİYAT BÖLÜMÜNÜ BİTİRDİ. ÇEŞİTLİ GAZETE VE DERGİLERDE EDİTÖR VE MUHABİR OLARAK ÇALIŞTI. UZUN YILLAR TELEVİZYON, REKLAM VE SİNEMA FİLMLERİNDE SAHNE YAPIMCISI, SANAT YÖNETMENİ VE SENARİST OLARAK GÖREV YAPTI.
ÖYKÜLERDEN OLUŞAN İLK KİTABI ‘GÜNEŞE DÖN YÜZÜNÜ’ 1984 YILINDA YAYINLANDI. BU KİTAPTAKİ ‘GÜLİZAR ’ ADLI ÖYKÜYÜ , ‘KIRIK BEBEK’ ADI İLE SENARYOLAŞTIRDI VE BU SİNEMA FİLMİ 1986 YILININ KÜLTÜR BAKANLIĞI ÖDÜLÜNÜ KAZANDI. 1996 YILINDA MÜNİR NURETTTİN SELÇUK’ UN YAŞAM ÖYKÜSÜNÜ ANLATAM ‘ BİR TATLI HUZUR’ ADLI KİTABI YAYINLANDI AYNI YIL ‘FOTO SABAH RESİMLERİ’ ADLI ÖYKÜSÜ HALDUN TANER ÖYKÜ ÖDÜLÜNÜ BİR YIL SONRA AYNI ADI TAŞIYAN KİTABI SAİT FAİK HİKAYE ARMAĞANINI KAZANDI.
1997’DE YAYINLANAN ‘ADI:AYLİN’ ADLI BİYOĞRAFİK ROMANI İLE İ.Ü İLETİŞİM FAKİLTESİ TARAFINDAN YILIN YAZARI SEÇİLDİ.
1998 YILINDA ‘ENİŞ ZAMANLAR’ ADLI ÖYKÜ KİTABI, 1999’DA YILIN ROMANI SEÇİLMİŞ OLAN ‘SEVDALİNKA’ VE 2000’DE YİNE BİR BİYOĞRAFİK ROMAN OLAN ‘FÜREYA’ YAYINLANDI.

KİTABIN ÖZETİ

Bayram hamile olan karısını şehre yetiştirmeye çalışırken köprüsü olmayan , iki taraf arasında bağlantıyı sağlayacak vasıtası bulunmayan, Fırat Nehri’ne takılırlar. Burda hanımı kendi kendine doğum yaparken ölür. Bayram da çocuğun üstünü örtüp tutar Vali’nin yolunu, ona göre köprünün yapılmamasının nedeni Vali’ydi. Onu hükümet bilirdi. Bayram karşısındaydı Vali’nin ; köprüsüzlüğün, geçitsizliğin kurbanı karısının hesabını sormak için.
Başpınarda köprünün yapılması 1950’ lere dayanırdı, o zamanın hükümetleri halka köprüyü vaat ediyor fakat bir türlü sözlerinde durmuyordu. Bazen muhtar zengin köylüsünden para toplar, bir aksilik çıkar parayı yol yapımında kullanırdı.Kısacası köprü hep engellendi umursanmadı,ciddiye alınmadı. Zamanın başbakanı Süleyman DEMİREL’den köprü yapımı sözü alındı,12 mart 1971 deki muhtırayla hükümet değişmiş köprü bir kez daha yapılamadı.
Bayram çocuğunu ,Vali’nin önceden anlaştığı ailenin, Mevlüt ve Elmas‘ın, yanına götürdü. Mevlut ve Elmas, Öksüz’e çok iyi bakacaklarını , istediği zaman gelip görebileceğini söyledi. Mevlüt ve Elmas cok zor şartlarla karşılaşan, daha sonra memleketlerinden kaçıp buraya yerleşen, birbirlerine zıt iki insandı. Biri alevi diğeri ise farklı mezheptendi bundan dolayı aileleri arasında çatışmalar vardı. Mevlüt ve Elmas’ın kardeşi olan,Erdal , askere gider Erdal burda PKK’nın düşediği mayınlara çarpan minübüsün içindedir ve şans eseri kurtulur. Olayların Erdal’ın üzerinde yaptığı etki çok fazla olur, kendisine izin verilir, izne gelirken evde ablasının babasıyla tartıştığını görür, daha da kötüleşir. Ablasını anlattıklarına dayanamayıp, kaçması için yardım eder. Bir süre sonra asılsız bir ihbarla bir manga kadar adam Erdal’ ların evini basar ne var ne yok kırıp parçalar,öç alır gibilerinden dayak üstüne dayak atarlar.
Karayolları Genel Müdürlüğü 1975’ te köprü yapımı için ihale açar ama projenin yurdışında yapılması şartı olduğundan katılım az oldu ve sonuç yine hüsran.Vali’nin Erzincan da makamına gelişi ile ‘buzlar cözülmeden’ tekrar gerçek olacaktı. Bir tiyatronun delisi gibi hedeflerine buzlar çözülmeden ulaşmak isteyecekti.Vali kendini Fıratın sularına bırakmış her nevi su sporlarını yapmakta bir yandan da köprünün yapılması için elinde geleni ardına komuyor.
Gürcülerle köprü yapımında anlaştılar fakat memleketlerine gitikleri gibi geri dönmediler. Bu esnada dinamitler dağın yamacında patlatılıp, uygun zemin hazırlanıyordu. İnsan gücüne ihtiyaç vardı bu fırsattan yarrarlanmak isteyen Bayram arkadaşı İlyas ile beraber Vali’nin yanını gider. Meseleyi anlatır ayrıca Mevlüt ün burdan uzaklara gitmemesi ve Elmas’ın öksüze süt vermesi için ona da iş bulmalarını Validen ister. Vali Bayramı ne iş verilse yapabileceğini kurallara uyacağını bildiği için isteğini kabul etti.
Köyde bir takım silah sesleri ve gürültü vardı. Teröristler köyü basmıştı. Köyün bütün erkeklerini toplayıp teker teker kurşundan geçirdiler. Daha sonra evleri ve camileri yakacaklardı, bunu duyun elmas saklandığı yerden çıkıp evine doğru koştu. Arkasında ayak seslerinin geldiğini duyar gibiydi arkasındaki haydut ondan önce eve geldi Öksüzü alıp ağacın oraya götürüyordu onu asacagını sanan Elmas evdeki yeni bilenilen bıçağı alarak haydutun arkasında bıçağı soktu. Oysaki haydut onun kardeşi olan, Erdal idi, derken bir başka terörist geldi elinde Elmas’ın bebeği, ‘bu adam mı sen mi bu hale soktun diye sordu?’ Derken silahıyla bebeğe iki el ateş etti. Öksüz ise ağacın üzerinden sağ salim kurtulmuştu. Baskından sonra vali iyice sinirlendi bu köyü bu hale sokanlara lanet okudu. Dahada önemlisi köprü olmadığından Jandarma köye geç gelmişti ve teröristler kaçmayı başarmıştı.
Gürcülerden haber alınmayınca bu defa mühendis tuttular. Mühendisin farklı bir kişiliği vardı işinde olduğu gibi, köprüyü lego benzer olarak Ankara da yapıp burda birleştirecekti. Hüdai onun kimseya benzemediğinden ,kılık kıyafetinden ,uygulayacağı köpğrü tekniğine kadar bügüne dek bildiği ,tanıdığı, herşeye ters düştüğü için sevmiyordu. Vali projeyi kime anlatsa gülüyordü nasıl getirecek kocaman köprüyü?… sağlam olmaz…sadece kaymakam vardı bunu ciddiye alan.
Bayram , hastanede yatan Elmas’ın kimseyle konuşmadığını acılarını bile dile getirmediğini, ağzına bir lokma yemek koymadığını , ilaçların ise ancak serum yoluyla verilebildiğini öğrendiğinde , kalktı ziyarete gitti onu. Daha sonra Öksüzü de götürünce Elmas da canlanmalar başladı. Bayram Hüdai den bir aylık izin istemiş fakat hüdai en fazla on gün vererbileceğini söyledi. O bu on gün için de Elması hastane den alıp Elmasın da isteğiyle nikahlandı.
Köprüde aksamalar olmuştu mühendis kalp krizi geçirmiş geç geleceğini öğrencisiyle beraber haber verdi. Temmuz 1997’de küprü tamamlandı ve köye gönderilmek üzeere yola çıktı. Herkes konuşuyordu. Sabahtan akşama kadar kahvelerde bürolarda belediyede, tüm belde de herkes bir feribotun içinden karşı kıyıya çekilecek yüz kırk tonluk köprüden söz ediyordu kimsede inanamıyor bunun suya düşeceğini sanıyordu, vali karabasanlar görmeye ,kabuslar görmeye başladı bunca emeğin boşa geçmesinden korkuyordu.
Feribot gitmeye başlamıştı elli metre sonra feribotta arıza oldu, arızanın tamiri dört saat sürmüştü derken güneş batmaya başladı umut köprüsü bi dahaki güne kaldı. İkinci günde feribotta bozukluk olduğundan yine aksamalar olmuştu fakat okadar uzamıyordu, kırk metre gibi kısa bir mesafe kalmıştı bunuda son gün yaptılar. Bütün ahali ,gazeteciler ve karşı taraftaki köylerden halk gelmişti karnaval yerini andırıyordu. Vali de son konuşmasını yaptı. Ve umuda yolculuk başladı.
Hiçbir zaman
Böyle merhametli bir ümitle sevmedi
Hiçbir insan
Hiçbir aleti

Ayşe KULİN, KÖPRÜ

KİTABIN ADI KÖPRÜ

KİTABIN YAZARI Ayşe KULİN

YAYINEVİ Remzi Kitabevi

BASIN YILI Nisan 2001

SAYFA SAYISI 255

1. KİTABIN KONUSU : Anadolu da yaşayan trajik bir yaşam öyküsü olan KÖPRÜ, Erzincan dolaylarında, fırat nehri üzerinde inşa edilen bir köprünün, bu köprüyü yaptırabilmek için çırpınan bir bürokratın ve yöre insanının romanı.

2. KİTABIN ÖZETİ : Bayram çocuk bekleyen bir babadır. Ve karısının doğum zamanı gelmiş çatmıştır. Sancılarla beraber Bayram, karısını hastaneye götürecektir Ama fırat buna engel olmaktadır. Fırat’ın karısına geçmeyen bayram ve onun talihsiz karısı oracıkta doğurur. Fakat karısı bu acıya dayanamaz ve kan kaybından yaşamını yitirir. O günden sonra Bayram ve onun çocuğu yalnız başına yaşamaktadır. Bayram çocuğu alarak doğru Valinin yanına gider ve olayı ona söyler. Vali o günden sonra bu olaya yakınlaşır ve köprüyü yaptırabilmek için girişimlerde bulunur. Köprüyü, Erzincan’ında dışında yabancı bir mühendise yaptırmak istiyordu. Bunun için Gürcistanlı baba ve oğul mühendislerle görüşmelere başladı. Gürcü mühendisler köprüyü yapabileceklerini söyleyerek Gürcistan’a dönmüşler; fakat bir daha geri dönmemişler. Bunun üzerine Ankara dan bir mühendisle görüşmeye başladı. Mühendisler Erzincan’a gelerek köprü yerini gördü ve birkaç inceleme yaparak köprüyü yapabileceklerini söylediler. Mühendisler Ankara’ya dönerek gerekli çalışmalara başladı ve bir grup oluşturdular. Yaklaşık bir hafta bir çalışmadan sonra köprü Erzincan da değil de Ankara da yapılarak tırlar la Erzincan’a götürüleceğini söyledi. Vali buna şaşırmıştı. Fakat mühendislere güveni sonsuzdu. Valinin etrafındakiler buna inanmıyorlardı. Vali etrafındakilere aldırmayarak gerekli parayı sağlamaya çalışıyordu. Yaklaşık bir ay sonra ilk grup Erzincan’a giderek köprü ayaklarını dikmeye gelmişlerdi. Daha çalışmanın ikinci gününde gerçekleşen terörist saldırıyla personel Ankara’ya kaçmışlardır.

Öksüze bakan Elmas ile Mevlüt yasak aşklarından dolayı ailesine yakalanmaktan korkuyordu. Mevlüt, İstanbul da ki asker arkadaşını ayarlayarak İstanbul’a gitmeyi düşünüyordu. Vali gerekli gıdasal yardımı öksüze bakan aileye sağlıyordu.

Mühendisler köprünün yapımını tamamlamış ve Tırlar la Erzincan’a yola çıkmışlardı. Mühendisler ve Vali bir araya gelerek köprünün montajı hakkında konuşmaya başladılar. Köprünün kıyıdaki ilk ayağı oturtturulmuştu. Diğer ucunu ise karşıya geçirmek için, Feribottun tahta güvertesine köprünün diğer ayağı oturtturulmuştu. Yalnız bir sorun çıkmıştı. Daha yolun yarısında feribot bozulmuştu. Çalışmalar aksamıştı. Bu da halkta tedirginlik yaratmıştı. Bir sonraki gün arıza giderilmiş ve yoğun bir çalışmayla köprü tamamlanmıştı. Yapıldığı akşam Vali, Bayram ve Öksüz köprüye oturarak ufka doğru bakıyorlardı.

3. KİTABIN ANA FİKRİ : Yaptığımız bir işte azimle çalışmalı ve sonucunu sabırla beklemeliyiz ki bir sonuca ulaşabilelim.

4. KİTPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Kitapta ki olaylar gerçek olduğundan, kitaba bir ılımlı yaklaşım yaratmaktadır. .

Vali, hırslı, iradeli ve bir şeyler yapma ve kazandırma yolunda olan birisidir.

Bayram, kendisinin çektiği acıyı başkalarının da yaşamasını istemeyen yardımsever birisidir.

Elmas ve Mevlüt, yakalanma korkusuyla sürekli yer değiştiren ürkek iki eştir.

Gürcü Mühendisler, İki yüzlü ve sözlerine inanılmayan kişilerdir.

Türk Mühendisler, PKK terörüne rağmen işlerinden yılmayan ve köprüyü yapan kişilerdir.

5. KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Kitaptaki gerçek olaylar duru ve akıcı bir üslupla anlatıldığından; Türkiye gerçeklerini de içerdiğinden bu kitabı herkese tavsiye ediyorum.

6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ :

Ayşe KULİN, Arnavut köy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. 1986’da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmeliğini üstlendiği “Ayaşlı ve Kiracıları” adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları Derneğinin En İyi Sanat Yönetmeliği Ödülünü kazandı.

1977 de yayınlanan “Adı : Aylin” adlı biyografik romanı ile, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi.

AYŞE KULİN, GÜNEŞE DÖN YÜZÜNÜ

KİTABIN ADI: GÜNEŞE DÖN YÜZÜNÜ
KİTABIN YAZARI: AYŞE KULİN
YAYIN EVİ VE ADRESİ: REMZİ KİTABEVİ (CAĞALOĞLU-İSTANBUL)
BASIM YILI: 2000

1.KİTABIN KONUSU: Emine adında küçük bir kızın Atatürk’e ve Cumhuriyet’e karşı duyduğu vatani duygular.1940’lı yılları ihtiyar Türk insanının sahip olduğu düşünce.

2.KİTABIN ÖZETİ: Emine ilkokul’a giden küçük bir kızdır.O yaşta Atatürk düşüncesini benimsemiş, Cumhuriyete karşı tutkusunu geliştirmiştir.On Kasım,Cumhuriyet vb. Milli Bayramlar’da içinde bulunan vatan aşkı onu ağlandırrarak duygulandırır.Okulda öğrenci andını dimdik, yüksek sesle her sabah Emine okurdu.Ona en yakın insan dedesiydi.Dedesi köyde yaşayan bir ihtiyardır.Kendisi çiftçilik yapar.Emine’yi çok sever.Emine geceleri dedesiyle uyurdu.Bir gün dedesine Atatürk ve Cumhuriyet hakkında düşüncelerini vurgulamak ister.Cumhuriyet’i, Atatürk ilkelerini anlatmaya başlar.Dede kaşlarını çatar ve bu hususla ilgli konuşmak istemez.Emine şaşırır.Çünkü dedesi Atatürk’ü sevmiyordu. Vatanlarını kurtaran onlara Cumhuriyet’i armağan eden ,Emine için Tanrı’dan sonra gelen bu kahraman ismini duymak istemiyordu.Emine dedesinin hastalandığını düşünür.Anneannesi, dedesinin Osmanlı içinde büyüdüğünü , mecliste çalıştığını , o devrin insanı olduğunu söyler.Emine böylece ilk düş kırıklığını yaşar.Ankaray’a okuluna annesinin yanına dönmek ister.

3.KİTABIN ANA FİKRİ: Cumhuriyet sevgisini küçük yaşlarda çocuklara aşılatmalıyız ki ilerde bunun bilinci sağlam temeller üzerinde kalsın.

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

EMİNE: İlkokul iki’ye giden küçük bir kızdır. Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü çok sever.Dedesine bazı şeyler anlattıktan sonra büyük hayal kırıklığına uğrar.
DEDE: Bir Osmanlı hayranıdır.Emine’nin anlattıklarını reddeder.1940’lı yılların bir özelliği de Cumhuriyet sevgisinin yerleştirilmeye çalıştırılması özel olduğundan henüz bunun bilincinde değildir.

5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap, Ayşe Kulin’nin akıcı, anlaşılır üslubuyla yazılmıştır.Her yaştan insana hitap eden bir kitaptır.
6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:

AYŞE KULİN,Arnavutköy Amerikan kız koleji Edebiyat bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde editör muhabir olarak çalıştı.Uzun yıllar televizyon,reklam ve sinema yapımcısı,sanat yönetmeni olarak görev yaptı.

ESERLERİ:Güneşe Dön Yüzünü, Gülizar,Adı: Aylin, Bir Tatlı Huzur,Sevdalinka,Füreya adlı yayınlarıdır.

Ayşe KULİN, GENİŞ ZAMANLAR

KİTABIN ADI GENİŞ ZAMANLAR
KİTABIN YAZARI Ayşe KULİN
YAYIN EVİ VE ADRESİ Remzi Kitabevi,Selvili Mescit sok. Cağaloğlu 3440 İSTANBUL
BASIM YILI Nisan,2001

1.KİTABIN KONUSU:
Varlikli bir evde yaşayan insanların birbirleriyle olan ilişkilerinin sooyal farklılıklar nedeniyle nasıl çözüldüğünü anlatıyor.

2.KİTABIN ÖZETİ:
Ayla bir sabah ağır bir baş ağrısıyla kakar ve hiç birşey hatırlamaz durumdadır. Evin içi dağınık, boş içki şişeleriyle doludur. Evin içinde ondan başka birde Gerry isimli bir İngiliz vardır.
Ayla’nın kendisini yavaş yavaş toplamasıyla, Gerry önceki akşam neler olduğunu anlatır. O akşam ayla aldığı bir telefonla morali oldukça bozulurve sadece içki içmek ister. Çevresindeki arkadaşları Sally ve david’e de birşey söylemez. Kötü birşeyler olduğunu anlamalarına rağmen üstüne pek gitmezler.
Ayla o sabah Gerry ile birlikte olmaktan rahatsızlık duyar. Ayla’nın her sorduğu soruyu nazikçe cevaplar ve bu noktada ayla o Türk erkeklerinin sert, kızgın hallerini arar olur. Ayla’nın aklına o arada Fatik gelir. Fatikl eve temizliğe gelen bir kadındır. Zehra adında da bir kızı vardır. Zehra ,Ayla’nın kocasından ayrıldığından beri Ayla’nın evinde kalır. Ayla onun tüm ihtiyaçlarını karşılar ve iyi bir eğitim almasını sağlar.
Fatik kadınların her zaman hor görüldüğünü düşünür. Ona göre kadınlar toplumda hep ikinci plandadır. Bu arada nasıl olurda Erol Bey’in bu varlıklı Ayla’dan boşanıp, oğluyla bvirlikte Londra’ya gittiğini anlamaz.Yükseklerde hayat hep güzeldir ona göre. Zehra o sıralar hemşirlik okuluna gider ve genç bir doktaorla hayatındaki ilşk birlikteliğini yaşar. Fakat daha sonra doktor onunla evlenmekten vezgeçer. Aslında ayrılıklarının sebebi yaşam farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bunun üzerine Zehra mahalledeki aydın isimli bir gençle evlenir. Aydın aşırı tutucu biridir. Zehra’ya fazla yaklaşmaz ve tüm kadınları şeytan olarak görür. Aydın’ın cidi bir psikolojik rahatsızlığı vardır.bundan hem çevresi hemde ailesi rahatsız olur. Zamanla Aydın ile Zehra’nın arası açılır. Bir çocuk yapmanın arayı düzelteceğini düşünen Zehra,ona kadınlığıyla yaklaşmaya karar verir. Bir gün onu mutfakta yakalar ve onu köşeye sıkıştırır. Aydın gayet öfkeli bir halde onu iter amaa bu yeterli olmaz.Aydın yanında duran ekmek bıçağını alarak Zehra’yı dört yerinden bıçaklar.
Ayla o akşam bunun haberini alır ve olduğu yere bayılır. Düzen artık her yerde aynıdır.her horoz kendi çöplüğünde öter.

3.KİTABIN ANA FİKRİ:
Sosyal yaşam farklılıklarının insan ilişkileri üzerindeki etkisi.

4.KİTABTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHIŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
AYLA: Varlıklı bir kadındır. Eşinden ayrılması kendisinde ciddi bir psikolojik rahatsızlığa yol açmış, sağlıklı düşünemektedir. Her akşam arkadaşlarıyla gece hayatına çıkar.
SANDY, GERRY ve DAVID: Aya’nın yakın arkadaşlarıdır. Vakitlerinin çoğunu gezerek geçirirler.
ZEHRA: Gece kondu bölgesinde ağır şartlar altında büyümüş, genç bir kızdır. O da annesi gibi hep hayatın zenginler için güzel olduğunu düşünür.
AYDIN: Aşırı dinine bağlı ve neticesinde onu yanlış yorumlayan ,sert takınımlı, hayatını tamamen diğer dünyaya adamış bir insan.

5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
İnsanların birbirlerile olan etkileşimlerinde sosyo-psikolojik etkenlerin nedenli önemli olduğunu gösteren bir eser. Dili çok sade olup,olayların analizleri çok iyi yapılmış. Anlatılan olaylar halen geçerliliğini korumakla beraber günceldir.

6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat Bölümünü bitirdi. Çeşitli gazete ve dergilerde muhabir ve editör olarak çalıştı. Uzun yıllar televizyon, sinema, ve reklam filmlerinde sahne yapımcısı ve yönetmen olarak görev yaptı.
Yazarın Anarşistler , Rusya Ayaklanıyor,Amerika Sahnede,Güneşe Dön Yüzünü ,ve 1997 yılında yayınlanan Adı:Aylin isimli eserleri vardır.